.YÖREMiZDENYERLER. Haci Ali Paşa Camii:

Sultan 2. Abdulhamit’in serkarini Ortaköylü Hacı Ali Paşa tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır. Muntazam kesme Ersele taşıyla yapılan caminin tek taş kubbesinin eteğinde sekiz pencere vardır. Mihrabın üç tarafına Besmele ve Kürsi Ayeti yazılmıştır. Bu yazıları H. 1357’de İbralalı Hattat Raşit Tiryakioğlu yazmıştır.
Caminin temellerinde gayri İslami devirlere ait yapılardan alınmış taşlar kullanılmıştır. Bugün kuzeyindeki giriş kapısı kısmında bulunan son cemaat mahfili camiye sonradan ilave edilmiştir. Giriş kapısı yönündeki tek şerefeli minaresi yıldırım düşmesi sonucu yıkılmış ve orjinalliği bozulmadan yeniden tek şerefeli minare yapılmıştır. İçerisinde, yapıldığı yıllardan kalma antika değeri bulunan halılar ve seccadeler bulunmaktadır.

................................................................YUNUSEMRETÜRBESİ................... Yunus Emre Türbesi:
Reşadiye Köyü´nün batısında bulunan bir tepe üzerindedir. Çevre köylerden ziyarete gelirler. Ziyaret anında kurban kesilir, namaz kılınır, dua edilir.
Yunus Emre :
XIII. yy.’da yaşayan Yunus Emre’nin memleketi, doğduğu, yaşadığı ve öldüğü yer hakkında birbirinden farklı görüşler ve iddialar olduğu bilinmektedir. Prof. Fuat Köprülü başta olmak üzere Ahdülbaki Gölpınarlı, Prof. Şehabettin Tekindağ, Halim Baki Kunter, Cahit Öztelli, 1. Hakkı Konyalı ve daha birçok bilim adamı ve araştırmacı buldukları belgeler ve derledikleri bilgilerle ve kendi yorumlarını da katarak çeşitli kitaplar yayınlamışlardır. Ayrıca Aksaray ve Yunus Emre aşıklarından değerli hemşehrimiz, emekli Avukat Erdoğan ARIBAŞ’ın da Yunus Emreden Gönüller Dolusu Seslenişini dile getiren kitabından söz etmeden geçemeyeceğiz. Ancak bu çalışmalar sonucu Yunus Emre’ nin memleketi, kimliği, gerçek mezarının nerede olduğu konusu kesinlikle açığa kavuşturulmamıştır. Bugün Yunus Emre’ye ait olduğu ileri sürülen yirmiden fazla mekan veya mezarın sadece beşi bir anıt mezar veya türbe halinde biçimlendirilmiştir. Bunlar Afyon’un Emre Sultan Köyündeki, lsparia’nın Uluhorlu İlçesi merkezindeki, Eskişehir’in Yunus Emre Köyündeki, Karaman merkezindeki ve Aksaray İli Ortaköy ilçesi Sarıkaraman’daki anıt mezarlardır.
Aksaray İli, Ortaköy ilçesi Sarıkaraman Kasabası Reşadiye Köyünde bulunan ve halk tarafından Ziyaret Tepesi olarak adlandırılan bu tepe ismini Yunus Emre’ye atfedilen bir türbenin bulunması nedeniyle almıştır. 29 Eylül 1995 tarihinde Aksaray’da gerçekleştirilen Yunus Emre’yi Anma Etkinlikleri çerçevesin de düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Sadık Tural yaptığı konuşmasında, öğrencisi Mustafa Tatçı’nın Yunus Emre hakkındaki Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan doktora tezindeki görüşlerini sıralamıştır.
“Yunus Emre Miladi (1240-41)de doğmuş 82-87 sene yaşamış (1329-30) da vefat etmiştir.
Hacı Bektaş-i Velinin Hakka (Tanrıya) yürümesinde, Yunus’un yaşı takriben 35’dir. Ahi Evran’ın 1267’de vefatında henüz 21 yaşında.” idi.
Mustafa Tatçı nerede doğduğu, nerede yaşadığı hakkındaki bütün iddiaları tek tek alt alta getirir. Kat’i olarak bir neticeye varmamakla beraber günümüze kadar gelen belgelere göre; Yunus’un Orta Anadolu’da bir merkezde yaşadığının kesin olduğunu belirtmektedir.
Bütün yazmalardaki ifadelere göre şöyle bir değerlendirme var. Sarıköy’de kıtlık nedeniyle Hacı Bektaş Sultan Dergahına gidecek, buğday alacak ve kağnıyla akşama geri dönecek. Böyle bir bilgiyi haritaya taşırsanız Eskişehir’i bulamazsınız, başka bir şehir bulursunuz. Bir ucu Hacıbektaş Kasabası, bir ucu Sarıkaraman veya Sarıköy, diğer ucu Taptuk Köyü olan bir üçgen... Yunus Emre, bu üçgenin içinde yaşamıştır.
Yunus Emre Anadolu’da doğdu , vefat etti, fakat ruhu bütün dünyada yaşıyor, Yunus Emre, sadece Türkler için değil dünya için evrensel bir şairdir. Evliyadır ve büyük şairler katında dil, din, milliyet farkı gözetilmez, işte Yunus Emre de bu özelliği ile evrenseldir ve dünya şairidir. .KartulukDağıTepesi. Namlıkışla Köyü´ndedir. Dağın tepesinde ``Dede`` adı verilen bir yer vardır. Çocuğunun yaşamasını, malının kalmasını isteyen insanlar oraya gider. Dualar edilir, dilekler dilenir, birşeyler bırakılır ve ziyaret tamamlanır.
Sınandı Kalesi:
Sınandı, Gökkaya Köyü´nün kuzeyinde kurulmuş olup, bugün birkaç yerde duvar kalıntısı kalmıştır.
Çiftevi Köyündeki önemli eserler:
Köyün kenar kısmında bir kaya vardır. Yüksekliği 4 metre, eni 5 metre kadardır. Düğün anında gelin bu kayanın etrafinda üç kez dolandırılır. Bundaki maksat gelinin gittiği yerde kalması, mutlu olmasıdır.
Köyün sahasında Selçuklulardan kalma bir taş mevcuttur.
Muratlı ve Otügüz Höyüğü:
İçinde Rumlardan kalma eşyalar olduğu söylenir. Yüzerinde yüründüğünde Höyüğün sallanır gibi olduğu söylenir.
Köy Camii:
XIX. asırdan kalma olduğu söylenir. Orijinal süsleri olduğu söylenir.
Kartal Kalesi :
İshaklı Köyünün Büvelek tepesi denilen mevkiinde köylüler tarafından bulunmuştur. Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen heykel, Aksaray’ ın ilçe olduğu dönemde Aksaray Kaymakamlığı tarafından Aksaray’ a götürülerek parka konulmuş ancak kısa bir süre sonra çalınmıştır. .YÖREMİZDEKİKASABAVEKÖYLERİNİSİMALMALARI YÖREMİZDEKİ KASABA VE KÖYLERİN İSİM ALMALARI
Altıncanak:
Bozkır Köyü´nde bir mevkiidir. Bu köye yakın köylerden birisi Rumlara esir düşüyor. Rumlardan biri: ``Sana bir kağıt vereceğim, bunu Bozkır´da filan yere götür koy, söz verirsen seni kurtarırım.`` diyor. Türk serbest kaldıktan sonra, bu kağıdı tarif edilen yere götürüyor. Birde ne görsün! Orada bir koyuktan yığınla arı çıkıyor ve adama saldırıyorlar. Adamda kendini imkanı nisbetince korumaya çalışıyor. Eli yettiğince arıların bazılarını öldürüyor. Ölü olarak yere düşen arılar altın oluyorlar. Adam ölüyor ama yerde de bir hayli altın oluşuyor. Halk bu yüzden buraya ``Altınçanak`` diyor.
Balcı:
Daha önceleri buraya Kurt (veya Kürt) Mahmutlu denilirmiş. Şimdiki Balcı Barajı`nın bulunduğu bir yerde de bir köy bulunurmuş. Kurt Mahmutlu´dan bir adam buraya bal getirip satarmış. Halk da, onun köyüne ``Balcı`` demiş. Bu isim zamanla yaygınlaşmış.
Bozkır:
Anadolu´nun başka bir bölgesinden buraya Hacı Mehmet, Kara Osman, Mevlüt Aciz Ağa gelmişler. Bunlara ``Bozaklar`` denilirmiş. Zamanla Bozkır denilmeye başlanmış.
Ceceli:
Kırşehir´de mekan tutmuş olan Caca Bey´e bağlı birkaç aile, buraya yerleşmiş, kendilerine cacali ve zamanla da Ceceli denilmiştir.
Türkistan´dan, Ceceli adlı bir boy gelip Anadolu´ya üç yere dağılır. Bu yöreler Trabzon, Adana ve Ortaköy´dür.
Çatin:
Köyün şimdi bulunduğu yerde daha önce Ermeniler yaşarmış. Doğudan Karaboğaz Mehmet Ağa adında biri kavmi ile buraya gelmiş. Köyün halkı kayaların arasında , ine benzer yerde yaşarmış. Karaboğaz Mehmet Ağa kendisine iki katlı bir ev yaptırmış, üzerinide çatı ile kapatmış. Köy halkı buraya `` Çatılı İn`` demeye başlamış. Zamanla köy bu ad ile anılır olmuş. Bu da değişerek Çatin adını almış.
İkinci bir söylenti ise şöyle: Köyün iki yanındanda dere geçmektedir. Bu yüzden buraya `` Çatılı `` denilmiş, bu ad zamanla `` Çatin`` olmuştur.
Çiftevi:
Önceleri Muratlı Höyüğü yanında bir köy varmış. Buraya ``Muratuşağı`` denilirmiş. İki kardeş köy halkıyla kavga etmiş. Bu yüzden buradan ayrılmak zorunda kalmışlar. Köyün şimdiki bulunduğu yeri mesken tutmuşlar. Köyün nüfusu zamanla artmış. Halk bu köye çiftevi demeye başlamış.
Devedamı:
Köyün bulunduğu bugünkü yerde eskiden oldukça fazla deve bulunurmuş. Devedamı ismini alışı bu yüzdendir.
Durhasanlı:
Bu isim hakkında üç rivayet vardır:
Aksaray´daki Hasan Dağının ismi Arap kaynaklarında Tur-ı Hasan´dır. Bu isimde Danişmendliler zamanında şehit düşüp burada yatan Hasan Bey´den gelir. Bu beye mensup olanlara ``Hasan Dağlı `` anlamında ``Tur Hasanlı`` denilmiş, zamanla ``Dur Hasan`` olarak söylenmeye başlanmış.
Hasan Bey´e mensup ailelerden bir kadın şimdiki köyün bulunduğu yere gelince; oğlu Hasan´a ``Dur Hasan buraya konaklayalım`` demiş. Bu söz zamanla köye isim olmuş.
Bir söylentiye göre Hasan Bey, Danişmend Gazi´nin amcasıdır. Hasan Bey´in üç çocuğundan birisinin adı da ``Turasan`` dır.
Hacımahmutuşağı – Hacıibrahimuşağı – Seksenuşağı:
Vaktiyle buraya her bahar ayında Toroslardan üç kardeş kalabalık olarak gelir ve yayla hayatı geçirirlermiş. Bu , uzun müddet devam etmiş. Zamanla yerleşik hayata geçmişler. Kendilerine bugünkü yerleşme merkezlerini seçmişler. Başlarındaki büyüklerinin adlarından dolayı bu isimleri almışlar.
Namlıkışla:
Vaktiyle köyde Evliyagiller´in kızı kaçırılır. Bu olay, köyde kan davası başlatır. İki taraftanda çok sayıda insan öldürülür; çok kan dökülür. Bu yüzden buraya ``Kanlıkışla`` denilir. Daha sonra ismi devlet tarafından ``Namlıkışla`` olarak değiştirilir. Halk iki ismide söylemektedir.
Pirli:
Yaşlı bir kişi (pir) buradan geçerken, dinlenmeye kalmış. Burası hoşuna gitmiş; mesken tutmuş. Diğer köylerden de buraya zamanla yerleşenler olmuş. Halk ta buraya ``Pirli`` demiş.
Reşadiye:
1293 (Miladi 1877-1878) muhaciri olarak Erzurum ve Kars´tan gelenler Sultan Reşad zamanında buraya yerleştirilmiş. Padişahın adından dolayı buraya Reşadiye denilmiş. Köyün 1908 yılında kurulmuş olduğu söylenir.
Salarıalaca:
Köy halkı Nevşehir´in Sallar Köyü´den gelmiştir. Köyün toprağı ala renkte olduğundan buraya ``Sallarıalaca``, zamanla da ``Salarıalaca`` denilmiştir.
Salarıgödeler:
Buraya sarı benizli (veya sarı elbiseli), şişman, kısa boylu, halk tabiriyle ``gödek`` biri gelir ve yerleşir. Köyün nüfusu zamanla artar. Halkta buraya ``Salarıgödeler`` der.
Sarıkaraman:
Konya´nın Karaman
.YÖREDENMANiLER Gül koydum gül tasına
Hayatın ortasına
Düşman püskül sallıyor
Yarimin sevdasına
Sarımsak koydum aşa
Lanet olsun bu işe
İpdi severler amma
Sonra kakarlar başa
Suya giderim suya
Elmayı soya soya
Kaldır yarim peçeni
Bakayım doya doya
Elma attım alıca
Bir kuş vurdum delice
Yenile bir yar sevdim
Gözleri sürmelice
Irafa koydum narı
Gözlerim arar yari
Gidenler gelmedikçe
Ağlarım zarı zarı
Karşı dağın gıcısı
Çektiğim yar acısı
Gel gel otur yanıma
Sevdiğimin bacısı
Güzeller eder nazı
Aşıklar çalar sazı
Kurban olam görümce
Ağlarım bazı bazı
Dam başında hereni
Derdinden oldum deli
Ellerin yari gelir
Gelmez bizim zırdeli
Dam başında zerdeli
Oldum derdinden deli
Yarimi eller aldı
Bende oldum zırdeli
Ayağında yemeni
Yemeniye sar beni
Dünyaya ölüm gelmiş
Ne seni kor ne beni
Dam başinda hereni
Yüreklerim yaralı
Doğrusunu söyleyim
Yar gardaşdan ileri
Alçacık penceresi
Hiç yorulmaz çenesi
Kalkmış banal af eder
Kümbetin çingenesi
Kara kaşık destesi
Geliyor biçer sesi
Ben yarimi tanırım
Lacivert elbisesi
Daldaki üzüme bak
Betime benzime bak
Her ne kadar seversen
Gülerek yüzüme bak
Ekin ektim olacak
Sevda beni alacak
Benim sana kavuşmam
Kıyamete kalacak
Fasülyeyi kuruttum
Pişirmeyi unuttum
Gel yarim konuşalım
Anamgili uyuttum
Dam başında üç oğlan
Al da beni kaç oğlan
Ötekiler duymadan
Aksaray´ı geç oğlan
Su akar pişman pişman
Güzellik başa düşman
Elin oğlu değilmisin
Dilin dost kalbin düşman
Peşkir çektim direkten
Bir of çektim yürekten
Bu hekim hekim değil
Hekim gelsin Iraktan
İp eğridir inceden
Savran gider geceden
Senin derdin değilmi
Beni böyle kocaltan
Elma attım al gelin
Yanakları bal gelin
Eğer gönlün var ise
Bu gece kal gelin
Vur destiye gümlesin
Aşık olan dinlesin
Sevdiğini alamayan
Hiç evlendim demesin
Dam ardında tavuklar
Hergün hergün yumurtlar
Memleketin kızları
Koca diye sayıklar
Kahveyi kavururlar
Taşmadan savururlar
Bu ne biçim köyümüş
Öpmeden ayırırlar
Sabunu sıra korlar
Üstüne çıra korlar
Elimden yari alıp
Boynuma bura korlar
Dam başında arı var
Kanadında sarı var
Bilmiyorum sevdiğim
Aramızda biri var
Yükün dibinde reçel
Eller iyi yar seçer
Bende düstüm kötüye
Ahınan ömrüm geçer
Bugün günlerden pazar
Bülbül okur kız yazar
Uzakta yari olan
Eli böğründe gezer
Sarı sarı han durur
Han içinde can durur
İkimizin sevdası
Yeri göğü yandırır
Sürmelenmiş gözleri
Işıl ışıl yüzleri
Hic aklımdan çıkmıyor
Akpınar´ın kızları
Haydi kızlar çapaya
Gün dikildi tepeye
Ortaköy´ün kızları
Birer okka arpaya
Kaya dibi karınca
Karşı durdum girince
Kurban olam görümce
Şu kardaşın gelince
Garibim bu gülşende
Baykuşlar ötüşünde
Gariplik ne çetinmiş
Baş yastığa düşende
Mendilim pile pile
Ben düştüm gurbet ile
Yedi mendil çürüttüm
Gözyaşım sile sile
Ay bulut kerem eyle
Var yare selam eyle
Bensiz yarin gözüne
Uykuyu harem eyle
Göz koma yediğime
Kulak ver dediğime
Ana sevap edersin
Ver beni sevdiğime
Benim yarim birtane
Yare aldım kestane
Yar yüzüme bakınca
Oldu gönlüm mestane
Biber ektim yollara
Yorulmadım ellere
Üç senedir severdim
Bildirmedim ellere
Yeşil tesbih masallah
Sen benimsin iyişallah
Anamın gelini yok
Sen olursun iyişallah
Ateş olur yakmaz mı
Su olurda akmaz mı
Tutalım sultan oldu
Sultan kula bakmaz mı
Ben varmam inekliye
Evleri sinekliye
Mevlan yazarsa yazsın
Omuzu tüfekliye
Mendilim dalda kaldı
Gözlerim yolda kaldı
Kara gözlü sevdiğim
Bilmiyom nerde kaldı
Yakmalı yar yakmalı
Dağda odun yakmalı
Sana mani az gelir
Yarım türkü yakmalı
Yelekleri yaralı
Düğmeleri paralı
İlişmeyin yarime
Yürekleri yaralı
Karşıdan gelen atlı
Altında kilim katlı
Ben yarimi tanırım
Baldan şekerden tatlı
Karadır kaşın ördek
Yeşildir başın ördek
Gül çimene geldi mi
Hani kardaşın ördek
Kayalar direk direk
Suyu nerden indirek
Kuşlar dilden anlamaz
Yare mektup gönderek
Dam başında arılık
Benzim oldu sarılık
Eller çift çift geziyor
Bize geldi ayrılık
Denizde kara balık
Ciğerim sana yanık
Ellerin sözüyünen
Yarim benden ayrılık
Tabakada tütün yok
Akıl başta fikir yok
Seni alır giderim
Bindirecek atım yok
Armut dalı incecik
Bir yar sevdim gencecik
Gel sarılıp yatalım
Sen ince ben gencecik
Dağlar duman oldu gel
Gönlüm güman oldu gel
Aylara veda ettim
Yılım tamam oldu gel
Çeşmenin başı güzel
Dibinde taşı güzel
Öyle bir yar sevdimki
Kirpiği kaşı güzel
Sekin keklikler sekin
Alnında çalma kakül
Akşam yarim geliyor
Duvarlar geri çekil
Patlıcanı haşladım
Doldurmaya başladım
Dediler yarin hasta
Ağlamaya başladım
Püskülümü saaçrım
Dolaşırsa açarım
Bana altın almazsan
Düşmanınla kaçarım
Ak buğdayım buğdayım
Sereyim kurutayım
Gurbetteki yarimi
Ben nasil unutayım
Elmayı yarı böldüm
Çamura düştü sildim
Yar kadri bilmez idim
Gurbete düştü bildim
Bahçe bahçe gezerim
Çıkı buldum çözerim
Vallah billah enişte
Ben bacımdan güzelim
Dam ardından sel gelir
Deste deste gül gelir
Alman kızlar çobanı
Ayda yılda bir gelir
Elmayı atan bilir
Alıpta tutan bilir
Güzel yarin koynunda
Yatıpta kalkan bilir
Dut ağacı dut verir
Yaprağını kıt verir
Ergen oğlan ergen kız
Sarıldıkça tat verir
Ördek vurdum kalkmıyor
Kanı donmuş akmıyor
Bıldırki sevdiğim yar
Bu yıl bana bakmıyor
Dam başında yatıyor
Yel yorganı atıyor
Ey yel atma yorganı
Yüreğimde atıyor
Dolmuş geliyor dolmuş
Dolmuşun rengi solmuş
Kara gözlü sevdiğim
Okumuş adam olmuş
Oluk yaptım su geldi
Naylon ibriğim doldu
Biz gavuru süreli
Seksen yıl tamam oldu
Kara kuş katar oldu
Ayrılık yeter oldu
Bu sevdaya düşenler
Ölümden beter oldu
Güneşler yıldız oldu
Geceler gündüz oldu
Bir gecenin içinde
Akpınar dümdüz oldu
Bahçelerin koruğu
Ben istemem yanığı
Düşmanlarım gülmezmi
Çirkinlerin moruğu
Giden vapur dururmu
Sonu liman olur mu
İki baş bir yastıkta
Acep kismet olurmu
Sahanda kara pekmez
Ben yesem yare yetmez
Oğlan senin kazancın
Benim süsüme yetmez
Karşı karşı hanımız
Karşıda harmanımız
Sarılalım sevdiğim
Çatlasın düşmanımız